11 Mart 2016 Cuma

Fantastik bir İETT macerası


İETT ile sorun yaşamayan kaldı mı? Sen, sen, evet hepiniz. Ya otobüs fazla doludur, ya gelmesi gereken saatte gelmez, ya durakta durmaz, ama illa ki herkesi belirli aralıklarla bir şekilde yolda bırakır.

Bu artık hepimizin alıştığı bir durum. Ama şikayetlerinizin nasıl değerlendirildiğini ya da meselenin çözümüne katkısı olup olmadığını hiç merak etmiş miydiniz?

İşte daha önce de pek çok örneğini yaşasam da son yaşadığım şikayet süreci adeta bir Yüzüklerin Efendisi tadında fantastik bir hikaye. Her gün kullandığım bir otobüs hattı iki gün üstüste saatinde gelmedi. Ne var bunda diyeceksiniz. Bilenler bilir, mobiett isminde bir telefon uygulaması sayesinde artık otobüslerin hangi durakta olduklarını sinyalizasyon sistemleri sayesinde öğrenebiliyorsunuz. Bizim bu iki otobüs de ardarda iki gün boyunca aynı saatte, önceki durakta görünüyor, ve bulunduğumuz durakta görülmeden sonraki durağa geçiveriyordu. Cinlere mi karışmıştı yoksa? Ya da birileri otobüsleri denizden mi yürütüyordu?

Elbette bu fantastik durumu detaylıca 153'ü arayıp İETT şikayet hattına bildirdim. Kendi tahminim zaten tıkabasa dolu olan otobüsün bulunduğum duraktan önce kestirme bir şekilde son durağa gittiği yönünde, ama elbette bilemiyoruz. Peki benim şikayetimi İETT nasıl yazıya dökmüş ve nasıl cevaplamış dersiniz?

Güya ben bir saat otobüs beklemişim, ama otobüs gelmemiş. Peki neden gelmemiş? Otobüs arıza yapmış. Yaşasın şikayetim çözülmüş!!!

Herhalde arıza yapan otobüs yeter bu kadar oturmak deyip kafasına göre duraklarında gezmeye başladı o gün ve bende öyle bir izafi ana denk geldim ki bir saat su gibi akıp geçmiş olmalı.

İşte İETT tarafından ancak bu kadar ciddiye alınıyorsunuz. Detaylıca anlattığınız durum "Otobüs bekledim gelmedi" olarak kayda geçiriliyor. Bu kadar ciddi bir kurum İETT :)

10 Mart 2016 Perşembe

Dindar Ailelerin Evlilik Riyakarlığı

Bu yazının ilk versiyonunu henüz genç bir erkekken 2009'da kaleme almıştım. Çok büyük geri dönüş ve destek aldım, çünkü meselenin gerçek suçluları ilk kez mercek altına alınıyordu. Şimdi bloguma yeniden hayat vermeye karar verdiğim günlerde daha önceden şu anda kapalı olan bir sitede yayınladığım bu yazıyı güncellemenin faydalı olacağına karar verdim.

İslami kesimde gençlerin ciddi bir evlilik problemi yaşadıkları aşikar. Pek çok farklı yönden ele alabileceğim bu sorunlar yumağının -diğer ismiyle saçmalıkların- artmasının ilk sebebi modern sistemin diliyle düşünen müslüman ebeveynler. Allah'ın rızasını bir kenara bırakan, O'nun verdiği rızık garantisini küçümseyen, inandığını söyleyip eylemde asla ve asla rızasına uygun hareket etmeyenler onlar. Peygamber ne diyor mü'min gençlere? "Evlenecek durumunuz varsa mutlaka evlenin, kendinizi haramdan koruyun. Evlecenek durumunuz hiç yoksa oruç tutun." Şimdi o zamanın şartlarını bir düşünelim. Evlenmek için nelerin gerektiğini. Derme çatma bir evi biraz eşyası olan birisinin evlenmemek için hiçbir bahanesi yoktu o zamanlar. Hz. Ali yeryüzüne gelmiş en kıymetli kadınlardan birisi olan Hz. Fatıma ile evlenirken mehir verecek hiçbir şeyi yoktu da elindeki tek varlığı olan bir savaş zırhını verip evlenmedi mi?

Hadi bir de bugüne bakalım: Bugün öğrenciler 3+1, 2+1, 1+1 dairelerde iki kişi üç kişi kalıyorlar. Hiçbir duygu beslemediği, karakteri ve mizaçları uymayan bu insanlar birbirlerini idare ediyorlar. Paraları imkanları böyle bir yaşamı çevirmeye yeterli de geliyor. Eee eşek kadar sorumsuz hemcinslerinle gayet iyi bir şekilde geçimini sağlayabiliyorsun da eşinle mi sağlayamayacaksın? Arkadaşınla kalırken bile binbir anlaşmazlığa rağmen bir evi çekip çeviriyorsun da canından çok sevdiğin eşinle mi çeviremeyeceksin? Kimsenin artık "okuyorum ben, okuyorken evlenilmez" mavrası sıkmaması lazım. Zira aksi yönde başarılı olmuş çok fazla örnek var günümüzde artık.

Peki nedir ailenin suçu? Öncelikle bitmek bilmeyen bir istekler listesi: Önce okul bitecek, sonra erkek askere gidecek, yüksek lisans yapılacak (mümkünse, yoksa kızlar beğenmiyor), işe girilecek, ev döşenecek ve araba sahibi olunacak (Ek olarak damatın ev sahibi olmasını bekleyecek kadar kafayı yemiş aileler var ama onları muhatap almak yerine oha demekle yetineceğim). Ondan sonra her şey hazır olunca evlenilecek. Bir insanın tüm bu şartları gerçekleştirmesi için kaç yıl gerekir hesaplayalım; 18'in de üniversiteye girsin, en erken 22 yaşında bitirir. 1 yıl askere gider, 23. iki yıl yüksek lisans 25. İş bulmak, ev döşemek, araba sahibi olmak, en iyi maaşla işe başlayan eleman için bile en az 6-7 sene sürer, 32. Nişanlılık ve evlilik süreciyle birlikte, 33. Bugünlerde çevrenizde bu yaşlarda evlenen çok fazla erkek olduğunu farketmişsinizdir. Belki de "Aaa neden o kadar beklemiş ki?" demişsinizdir. Sanırım ampuller yanmıştır.

Şimdi ben bu çok bilmiş ebeveynlere sormak istiyorum. Evlendiğinizde her bi haltınız tamam mıydı? 18 inde 20 sinde evlenen biz olmadığımıza göre siz olmalısınız. Kirada yıllarca oturan arabasını ancak 30'undan sonra alan, 35-40'ından sonra ev sahibi olan. Amaç evlenmek mi, bir yuvada birlikte omuz omuza yaşamak mı, mal mülk sahibi olmak mı? Şu da olsun bu da olsun derken olayın özünü ıskalıyorsunuz, Allah'ın rızasını ıskalıyorsunuz. Bu insanlar niye evlenmek istiyorlar ya da neden evlenilir? Cinselliğin doyurulması, çocuk sahibi olmak, sorumluluk üstlenip olgunlaşmak, sevdiğin insanla helal dairesinde kalıp sadakat dolu kaliteli bir hayat yaşamak için. Sen bu adamın önüne en erken on yılda gerçekleştirebileceği şartlar sürüyorsun. Kendi ellerinizle harama itiyorsunuz gençleri. Bugün önüne dağlar gibi engeller koyulduğu için harama kayan, bir kaç kadınla ilişki yaşamış, bu durumdan pişman ama iş işten geçmiş, kendine mani olamayan o kadar çok genç var ki. E gittiğimiz kafelerde cübbeli genç erkeklerle çarşaflı kızları bile yakınlaşırken görüyorsak durumun vahameti ortada, ve ben bu durumun birincil suçlusu olarak gençleri görmüyorum. O aileler ödeyecek bunun vebalini herkesten önce.

Yani düşünsene; II. Murat oğlu Fatih Sultan Mehmed'e on iki yaşında koskocaman cihan imparatorluğu olan Osmanlı'yı emanet ediyordu, bizim müslüman ebeveynler kazık kadar adamlara bir evi çekip çevirmeyi emanet edemiyorlar! Bu kadar rezil ve kepaze durumdayız. Helal olsun! Yok yok, kimse Allah'ın rızası nerede, peygamber neyi tavsiye etmiş derdinde değil. İşlerine gelince sapına kadar müslümanlar! Ramazan müslümanlarısınız anneler-babalar. Fanusta yetiştirirsen çocuğunu, aman o da olsun bu da olsun diyerek mani olursan, en kolay enfeksiyonu senin çocuğun kapar. Sonra oturur ağlarsın bizim kız niye böyle asi, oğlumu niye hafif kızlarla yakalıyorum diye.

Eğitim konusu dillere şayandır bu evlilik bahsinde. "Bizim kız okuyor - Yaş: 32" tweetini bilen bilir :) Bu kemalist-laik eğitim sistemine biat eden aileler yüzünden evlilik yaşı yükseliyor. Sorsan bunlar bir de öyle böyle müslüman değildir ama "üniversite bitmeden" Allah'ın evlilik emrini dahi tedavülden kaldırırlar. Bunun ebeveynlerin öne sürdükleri en büyük bahane olması da bu biat takıntısından; "Evliyken okunmaz". Bal gibi okunur, niye okunmasın? Bir alıntı yapacağım bu konuda, tam sistemin dilini yansıtan bir alıntı. Sinsi bir zehir: "Ama eğer evleneceğiniz kişi için, hayattaki amacı evlilik olmasın, kendi görüşleri, kendi hayatı, idealleri olsun, evliliğe bir amaç olarak değil, dünya ve ahiret mutluluğuna götüren bir araç olarak baksın, kendisine, ailesine, ülkesine, milletine, dinine ve tüm insanlığa faydalı nesiller yetiştirmenin önemini bilsin ve böyle nesiller yetiştirme konusunda birtakım fikirlere sahip olsun diyorsanız, malesef günümüz türkiyesinde bu ortalama biraz yükselecektir." Her müslüman evliliği ahiret ve dünya mutluluğuna götüren bir araç olarak görür zaten. Evliliği amaç haline getirenler kimlerdir biliyor musunuz? Her bir haltı onun için ön şart sürenler. Yani, önce bi eğitimden geçelim, bilgi sahibi olup seviyemizi yükseltelim, evimiz olsun arabamız olsun, sağlam bir kariyerimiz ve işimiz olsun, vatana millete tüm insanlığa faydalı bir birey olalım, ondan sonra evleniriz. Lan? Farketmiyor musun olayın özünü tam bu noktada kaçırdın. Nasıl mı kaçırdın? Araç olarak gören insan diye tanımını çıkardığın kişi evliliği amaç olarak görüyor da ondan. Baksana adam evlenme amacına ulaşabilmek için neler neler yapmayı zorunlu kılıyor kendine! Hayır hele şu son kısma bittim. Vatana millete ve tüm insalığa faydalı olmak. 70 yaşında filan gerçekleştirilir herhalde bu madde ancak :)))

Yok arkadaşım, bu eğitim dediğiniz nanenin de, kültür seviyesini artırmanın da, iş sahibi olmanın da ev, mal mülk sahibi olmanında evlilikle ne ön şart olarak ne başka bir şekilde organik ya da inorganik hiçbir bağı yoktur. Evlendikten sonra da kültür birikimi artırılır, eğitim seviyesi yükseltilir, okul bitirilir, makam mevki iş sahibi olunur, mal ve mülk edinilir. Hiçbirinin evlilikle uzaktan yakından alakası yoktur. Kısa ve öz söylüyorum; bunlar modernist ve hatta son yıllarda post-modernist kapital akılın sizin kafanıza soktuğu saçmalıklardır. Bu kadar basit ve net. Evliliğin iki temel kriteri vardır: Bir evleneceğin kişiyi fiziken beğenmen, iki davranışsal olarak beğenmen. Yüksek lisans kriteri koyan, maaş kriteri koyan filan tipler görüyoruz ağzını kırayım. Herkes son ekmek parçasıyla aklını sünnetliyor.

Farklı bir yazının konusu ama bir de çocuk bahsine girmek lazım ucundan, ayrıca da ele alırız inşallah. Evlendiniz, mesele bitti mi? Hayır. Çocuk yapmanız şart abiler, toplumda yaptığım uzun süreli analizlere baktığım zaman ilk üç yılda yapılacak çocuk bir evliliğin dağılma riskini %400 oranında azaltıyor. Ayrıca çocuk da tek kalmamalı. Mesela Erdoğan neden üç çocuk istiyor diye düşündünüz mü hiç? Bazı feminen reçelblogçu tipler eleştiriyor tabi onlar bir yana da hiç kafa yordunuz mu? Tek çocuk yapmak insanlara neden özendiriliyor bu ülkede kimi çevreler tarafından hiç düşündünüz mü? Ben söyleyeyim size, amca, hala, dayı ve teyze kavramlarını bu milletten sökmek istiyorlar. (bkz. Asabiye) Herkesin tek çocuk yaptığı bir ülkede sadece bir nesil sonrasını düşünün. Çocukların amca, hala, dayı, teyze diyebilecekleri kim var ortada? Kimse yok. Gitti mi böyle çok önemli kavramlar bu toplumdan, gitti. Batının sana yüzyıldır sokmak istediği "bireysellik" zehri girdi mi sana? Girdi. Akrabalık bağları dediğin, bir çocuğun bağ kurmayı, yanyana durmayı, komün oluşturmayı birinci elden öğrendiği yapılar çöktü mü? Çöktü. Erdoğan çok mu haksız? Avrupa ülkeleri "erken evlenin, çocuk sahibi olun" diye vatandaşlarına kampanyalar düzenleyip servetler dağıtsın, reçelblogçular da hala "evlilik yaşı tabii ki yüksek olacak, millet evlenmeye hazır değil, o ne öyle üç çocuk, tek çocuğa bakamıyoruz" diye saçmalasın dursun.

"Oğlum daha evlenemedik, kız tarafı 50 binlik düğün 20 binlik takı istiyor sen çocuktan bahsediyorsun" diyenlere söyleyebileceğim sözüm yok. Biz kendimizi istediğimiz kadar yırtalım dindar ailelerdeki bu evlilik riyakarlığı bitmeyecek. Evlilik için gençlerin önüne koydukları okul, iş, mülk üçgenindeki engellere evlilik seremonisinin masraflarıyla tüy dikmeye devam edecekler. Bu esnada bu ailelerden çok daha dindar davranarak "Ne düğünü ya, nikah yapalım düğüne harcayacağımız parayla yatırım yaparız/dünyayı gezeriz" diyen gençlerin sayısının çoğalması umudu ve duasıyla. Sonraki yazıda görüşmek üzere.